Ana içeriğe atla

ve sevindim..

Biri bana dokunsun. Ağlamak istiyorum!
Adliyenin sessiz koridorlarında dilimde binbeşyüzüncüsünü okuduğum dua ile adımlıyorum. Görüş alanımdan hiç çıkmayan ağır ceza mahkemesinin bilmem kaçıncı duruşma salonunun şatafatlı kapı kolu duruşma süresince sadece iki defa aşağı yukarı hareket etti.
Telefonda önemli birşey konuşmadığı her halinden belli olan ve nedense uzun uzadıya konuşup ardından tekrar içeri giren polis memurundan sonra bir kez daha açıldı ihtişamlı kapı. İkinci kez açılmasıyla ilk kapanışı arasında geçen bir buçuk saatin ardından, duruşmanın tanık ve davacıları çıktı birer birer.
O süre zarfında tek başıma dolaştığım koridorlar birden insacıklarla(!) doldu. Sessizlikten dolayı uyuşmuş olan duyu organlarım salondan çıkanların yüzünden duruşma sonucunu öğrenmeye çalışadursun, insancıklardan birisi gülümseyerek yaklaştı bana ve ” sevinebilrsin cocuğum” dedi.


ve sevindim..
10 Ağustos 09

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sessiz hikaye

Çıplak ayakları ile yürürken toprağın 5 karış altında keyiflenmiycek misin oğlum? Geniş bahçeeye açılan kapının önündeki sofada sabaha karşı uyandığımda çıplak bedenimin ateş gibi yandığını hissediyordum lakin üzerimde ne bir giyecek elbise ne de örtünebileceğim örtü vardı. Gece tüm ağırlığıyla üzerimdeydi ve beni hala bu düşünce sıcak tutuyordu. Ve sen dün gece yanımda başladığın ve sabaha karşı bitirdiğin hikayeni sırtımdan omuzlarıma doğru yazıp bitirmiştin bile. — Siz kızlar bazen öylesine yaptığımız şeylere dahi doğa üstü anlamlar yüklüyorsunuz. Ama bu biz erkeklerin fecii hoşuna gidiyor.

Rüya'da aşka susamak nedir?

Dünya biz varız diye dönüyo olmasın sakın? "Bir gün bir rüya gördüm . İçinde güzel bi kız vardı. Onun gibi bi kız. Rüyaa gibi." dedim. "Yüzümü gülümsettiğin her anın ardından bu rüyadan uyanmamayı diliycem" dedi tam gözlerimin içine bakarak. Sonra "Yüzünü gülümsetmek tek isteğim olsun isterim belki. Belki sende istersin. Kimbilir belki de dünya biz gülümseyelim diye vardır en başından beri. Ve yine kimbilir dünya şimdiye dek bile bile uzak tutmuştur seni benden. "Herşeyde var bi hayır" demişti kapitalist kahin . Doğruydu belki de..

Portakal

Heyecanını hala ilk günkü gibi hatırladığım ilk kısa filmim. Ve en sevdiğim... Yollar aynı adımlar aynı ama hırpaşlanmış benliklerimiz. Sen ve ben farklıyız artık. Ne kaldı ki geriye, merakım boş umutlar çerçevesinde ruhlarımızın ve bedenlerimizin doygunluğunda bu süreçte bitmiyor mu ilişkimiz yavaş yavaş? Fazla konuşamadık o gün telefonda. Sadece "Nerdesin?" diye sorabildim. "Kütüphanedeyim" dedi ve sustu. "İnsanların içinde rahat olamam biliyorsun. İstemiyorum gelmiycem kütüphaneye dışarıda bekliyorum seni" dedim ve kapattım telefonu. Portakal diyordu ya yazar. Ayrıldığımızda bizde işte o portakal gibi olacağız ikiye bölünmüş, akan suyu gözyaşımız olacak yanaklarımızı yakacak,