Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rüya'da aşka susamak nedir?

Dünya biz varız diye dönüyo olmasın sakın? "Bir gün bir rüya gördüm . İçinde güzel bi kız vardı. Onun gibi bi kız. Rüyaa gibi." dedim. "Yüzümü gülümsettiğin her anın ardından bu rüyadan uyanmamayı diliycem" dedi tam gözlerimin içine bakarak. Sonra "Yüzünü gülümsetmek tek isteğim olsun isterim belki. Belki sende istersin. Kimbilir belki de dünya biz gülümseyelim diye vardır en başından beri. Ve yine kimbilir dünya şimdiye dek bile bile uzak tutmuştur seni benden. "Herşeyde var bi hayır" demişti kapitalist kahin . Doğruydu belki de..

Yavşak cümleler kurdum

Bazı insanların dünyayla teması akılla mantıkla olurken, bazılarının ki duyguları ile oluyor. Akıl mantık çerçevesinde olaylar incelendiğinde bi neden-sonuç ilişkisi beklemek kaçınılmaz. Ama bir insanla sevişmek istemenin mantıksal tek açıklaması yoktur. Tıpkı kışın sıcak tutsun diye içimize giydiğimiz ince içliklerin de mantıktan ibaret olduğunu bildiğimiz gibi. Kalbin üşümesin diye içlik giymeyeceğin gibi, kalbin üşüsün diye çırılçıplak sokakta dolaşmayacaksın. Olay aslında bundan ibaret. -merhaba -aaa hoş geldin. lütfen içeri gir. Kusura bakma şaşırdım biraz. -beklemiyordun değil mi? -beklemiyordum evet.. hem .. hem daha 2 gün önce seni aramamam gerektiğini söylemedin mi bana. neyse tamam… hayır fazla umudum yoktu, ama beklemiyordum çok sevindim. Bu arada montunu çıkar, sıcaklayacaksın birazdan. -açıkcası bir türlü karar veremiyordum.seni çaresiz bırakmakta istemiyordum. -ne söyleyeceğimi bilemiyorum.

Merhaba, ben o sakalları çıkan çocuğum

Güzel kız 10 yıl falan önce çok sevdiğim eski evime taşınan, çat kapı göt kadar boyumla kapısına gidip “Burası bizim evimizdi. Hoşgeldin.” diyip ilk misafiri olduğum eski öğretmen yan komşum taşındı bugün. O fotoğraftaki terlikler, ayağıma üç numara küçük geliyor şimdi. O evin üstüne iki ev değiştirdik. Küçükken düşüp dizlerimi yardığım kapının önünde şimdi dudağımda ruj ve elimde sigarayla gidiyorum, ha tabi bir de sigara. Yazmayı öğrendiğimden beri evin her yerine yapıştırdığım uyarılar çöpe atılalı yıllar oldu. Mesela babamı sevmiyorum uzun bir süredir. Yukarıdaki çocuk çok severdi, bilmiyordu çünkü. Yukarıdaki çocuk yine salaktı, iki tane “manita”sı vardı. Zaman geçti, o çocuk büyüdü. Manitasının sakalları çıktı, geçmişe bakıp güldüler sonra o salak çocuklara. Her şey değişti, değişiyor, değişecek. Otobüste yer verdiğim teyze olacağım bir gün de. Torunlarıma taktik vermeye çalışacağım, hiçbir işe yaramayacak beş yüz yıl öncesinin taktikleri, ama ne bileyim; öpecekler falan bel

Masumiyet Müzesi

Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi Kitap yüzünden depresyona gireceğim yemin ediyorum. Belkide çoktan girdim haberim yok! Öncelikle kitabı okumamış olupta, okumayı düşünenlerdenseniz bu yazının devamını okumayın. Kitabı başka birinden falanda dinlemeden gidin,alın ve okuyun. Bu roman 1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu "zengin" çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikayesidir. Buraya kadar ki kısım kitabın arkasında zaten yazıyor. Kısaca özetini şu şekilde yapmaya çalışayım Romandaki kahramanımızın adı Kemal Basmacı. Yurt dışında eğitim almış, askerliğini bitirmiş, Satsat isminde ki şirketin genel müdürüdür. Bir de kardeşi var: Osman. Basmacı ailesi üç kuşaktan beri tekstil işiyle uğraşan zengin bir aile. Nişantaşı’nda ikamet etmekteler ve İstanbul cemiyet hayatında tanınan, bilinen bir aile. Kemal, yurt dışında eğitim almış, akıllı ve bir o kadarda güzel bir kız olan, Sibel(yazarın anlattığına göre on numara bi hatun gö