Ana içeriğe atla

Yavşak cümleler kurdum

Bazı insanların dünyayla teması akılla mantıkla olurken, bazılarının ki duyguları ile oluyor. Akıl mantık çerçevesinde olaylar incelendiğinde bi neden-sonuç ilişkisi beklemek kaçınılmaz. Ama bir insanla sevişmek istemenin mantıksal tek açıklaması yoktur. Tıpkı kışın sıcak tutsun diye içimize giydiğimiz ince içliklerin de mantıktan ibaret olduğunu bildiğimiz gibi. Kalbin üşümesin diye içlik giymeyeceğin gibi, kalbin üşüsün diye çırılçıplak sokakta dolaşmayacaksın. Olay aslında bundan ibaret.

-merhaba

-aaa hoş geldin. lütfen içeri gir. Kusura bakma şaşırdım biraz.
-beklemiyordun değil mi?
-beklemiyordum evet.. hem .. hem daha 2 gün önce seni aramamam gerektiğini söylemedin mi bana. neyse tamam… hayır fazla umudum yoktu, ama beklemiyordum çok sevindim. Bu arada montunu çıkar, sıcaklayacaksın birazdan.
-açıkcası bir türlü karar veremiyordum.seni çaresiz bırakmakta istemiyordum.
-ne söyleyeceğimi bilemiyorum.

Hikaye anlatan insanlara bayılırım ben. Belki çoğu insan kitap okumaz ama bir hikaye anlatan duyduğunda kulak kabartır, dinler. Özümser karşısındaki insanın derdini. Ortak olur. Kendince akıl verir, çözüm sunar. Hikayeler paylaşım demektir. Eğer bir gün güzel hikaye anlatan birini bulursam ona tüm hayatımı anlatmak istiyorum. 

-aslına bakarsan o günden beridir bekliyordum seni. Neden bu kadar zor karar verdin?
-bilmiyorum beklide her şeyi sıradanlaştırmaktan korkuyordum.
-eğer gelmeseydin hiçliğe dönüşebilirdik. Sıradanlıktan daha mı iyi bu?
-bunun farkında olduğum için buradayım ya..
-boynunda hala aynı koku var. Ve ben hala bunun ismini merak ediyorum. yine söylemiceksin biliyorum.
-tabikide söylemeyeceğim. Çünkü kimsenin benim kokumu başka tene hapsetmesini istemiyorum. demiştim sana bunu biliyorsun
-küçük bi merak bu. Sen söylemedikçe daha da meraklanıyorum hepsi bu. Neyse tamam. Sustum.
-senin kusurun ne biliyo musun? Yada kaybettiğin nokta diyelim. Şu an beni zorla yatağa iteliyor olmandan nefret ediyorum. Buraya gelme amacım senle sevişmek değil ki.

Karşınızdaki insanla bir şeyler paylaşmak kadar güzel bir şey varsa bunun da en başında sanırım sevişmek gelir. Paylaşımın zirve yaptığı yerdir çünkü iki dudağın birbirine dokunduğu an. Ağzının içine dökersin anlatmak istediğin her şeyi. Aslında sen farkında değilsindir ama gece boyunca kendinizi paylar, birbirinizi paylaşırsınız.

-güldürme beni.
-tamam tamam. Yalandı bu. Biraz sevişmek istiyo olabilirim ama bunu bu şekilde yüzüme vurman hiç hoş değil. Neyim ben yani?…
-kadınların bizi kusurlarımızdan ötürü sevdiğini düşünüyordum aslında. Beklide bu kusurum yüzünden buradasın hiç düşündün mü bunu? Yada şöyle diyelim yeterince kusurlu olduğum ve mükemmel olmadığım için buradasın.
-öncelikle, devrik cümlelerini sevmiyorum. Kusuruna gelirse evet seni böyle seviyorum. Zaten biz  bu kusurları bağışlamasak haliniz nice olurdu. Birbirinize girerdiniz artık. ahahahah hoşuma gitti son söylediğim. Keyiflendim bi anda.
-sus artık.
-beni hala diğer kadınlarla aynı kefeye koyuyorsun farkındasın değil mi?
-yo hayır.
-sana daha ilk gün söylemiştim. Eğer benimle sevişirsen bir daha asla unutamazsın diye.
-sus artık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sessiz hikaye

Çıplak ayakları ile yürürken toprağın 5 karış altında keyiflenmiycek misin oğlum? Geniş bahçeeye açılan kapının önündeki sofada sabaha karşı uyandığımda çıplak bedenimin ateş gibi yandığını hissediyordum lakin üzerimde ne bir giyecek elbise ne de örtünebileceğim örtü vardı. Gece tüm ağırlığıyla üzerimdeydi ve beni hala bu düşünce sıcak tutuyordu. Ve sen dün gece yanımda başladığın ve sabaha karşı bitirdiğin hikayeni sırtımdan omuzlarıma doğru yazıp bitirmiştin bile. — Siz kızlar bazen öylesine yaptığımız şeylere dahi doğa üstü anlamlar yüklüyorsunuz. Ama bu biz erkeklerin fecii hoşuna gidiyor.

Rüya'da aşka susamak nedir?

Dünya biz varız diye dönüyo olmasın sakın? "Bir gün bir rüya gördüm . İçinde güzel bi kız vardı. Onun gibi bi kız. Rüyaa gibi." dedim. "Yüzümü gülümsettiğin her anın ardından bu rüyadan uyanmamayı diliycem" dedi tam gözlerimin içine bakarak. Sonra "Yüzünü gülümsetmek tek isteğim olsun isterim belki. Belki sende istersin. Kimbilir belki de dünya biz gülümseyelim diye vardır en başından beri. Ve yine kimbilir dünya şimdiye dek bile bile uzak tutmuştur seni benden. "Herşeyde var bi hayır" demişti kapitalist kahin . Doğruydu belki de..

Portakal

Heyecanını hala ilk günkü gibi hatırladığım ilk kısa filmim. Ve en sevdiğim... Yollar aynı adımlar aynı ama hırpaşlanmış benliklerimiz. Sen ve ben farklıyız artık. Ne kaldı ki geriye, merakım boş umutlar çerçevesinde ruhlarımızın ve bedenlerimizin doygunluğunda bu süreçte bitmiyor mu ilişkimiz yavaş yavaş? Fazla konuşamadık o gün telefonda. Sadece "Nerdesin?" diye sorabildim. "Kütüphanedeyim" dedi ve sustu. "İnsanların içinde rahat olamam biliyorsun. İstemiyorum gelmiycem kütüphaneye dışarıda bekliyorum seni" dedim ve kapattım telefonu. Portakal diyordu ya yazar. Ayrıldığımızda bizde işte o portakal gibi olacağız ikiye bölünmüş, akan suyu gözyaşımız olacak yanaklarımızı yakacak,