Yakın çağ kahinlerinden biri, bi gün beni birinin arayacağını ve bana kendimin ölüm haberini vereceğini söylediğinde çok gülmüştüm. 2 yıl önceydi. Küçük Park’ın ara sokaklarında ki bi kafe’nin sigortalı falcısı girişte sağdaki masada içerken çok zorlandığım kahvemin fincanına uzun uzun baktıktan sonra bunları söylemişti. O günden kaç gün sonra kadının bu söylediklerini unuttuğumu hatırlamıyorum. Ama bu gün telefonda ki erkek sesi tam da falcının söylediği şeyleri söylüyordu.
-Bay Samsa sizi bir ölüm haberi vermek için rahatsız ettim. İsminiz şehrin en güzel caddesinin sağdan ikinci sokağının ıslak kaldırımında ölü bulundu. Ekipler sizi bulduğunda bir elinizde yarısı dolu şarap şişesi, diğer elinizde de sıkıca tuttuğunuz bir saç tokası varmış. O siyah saç tokası neyin nesi bay Samsa? Hem bu ayazda üzerinizde tek gömlekle sabaha karşı dışarıda ne işiniz vardı?
-Üzgünüm beyefendi birazdan uyanmam gerekecek ve aradığınız kişi ben olmak istemiyorum, yanlış numara… dedim ve telefonu yüzüne kapattım.
Ahize telefonun diğer yarısına yapıştığında birden uyuyuverdim! O gece rüyamda arayan kişinin sesinin, kendi sesime ne kadar çok benzediğini görecektim.
Yorumlar
Bunu hep yaparım rahatlamak için,
Öldüğümü düşünürüm. Cenazemdeyim, etrafa bakıyorum. Peşimden ağlayanları düşünüyorum.
Gözler arıyorum o sessizlikte. Yakarıyorum. Ölmedim hayat, ölmedim anne üzülmeyin ağlamayın...
Baba sen ağlama, bana güçlü durmayı sen öğrettin, ağlama baba ağlama...
bu böyle gider....
Hayat korkuyu, duygularımızla sınar.
aynen öyle!